Çocuğun öğrenmesinde zengin öğrenme ortamının ve oyunun önemi tartışılmaz bir gerçektir.

Aileler ve Öğretmenlerde Okulu daha çok akademik becerilerin geliştirileceği bir yer olarak görmektedir.
Okulda çocukların oyun oynamasına yeterince fırsat vermemektedirler.
Oyun çocukların işidir ve çocuklar oyun yoluyla pek çok becerilerini geliştirirler.
Günümüzde yapılan birçok araştırmalar da oyun yoluyla çocukların sosyal, bilişsel, duygusal, dil ve okuma yazma becerileri ve yaratıcılıklarını geliştiğini ortaya koymaktadır (Bergen, 2002; Galyer & Evans, 2001; Pellegrini, 1980).
Akranları ile oynayan çocuklar problem çözme, iletişim, sosyal koordinasyon ve bakış açısı alma gibi pek çok beceriyi pratikte uygulama olanaklarına sahip olurlar.
Oyun, çocukların akranlarından pek çok beceri öğrenmelerinde de bir yoldur.
Oyun çocukların stres dolu olaylarla baş edebilmelerinde ve duygusal gelişimlerinde de önemli bir araç görevi görmektedir.
Hem çocukların sınıf içinde daha pasif olmaları hem de yeterince oyun oynayamamalarının bir sonucu olarak okul öncesi sınıfları birer stres kaynağı haline gelmiştir.
Araştırmacılar, okul öncesi dönemde okullarda, çocuklara gelişimsel olarak uygun programlar yerine “akademik” öğrenmeye yönelik programlar uygulandığında ve bu konuda baskı yapıldığında, bu çocukların daha endişeli ve mükemmeliyetçi olduklarını vurgulamaktadır.
Oyun sadece öğrenme anlamına gelmemektedir. Oyun çocukların gündelik yaşamlarının doğal bir parçasıdır.
Öyle ki çocuklara “en çok ne yapmaktan hoşlanırsın?” diye sorulduğunda hepsinin ortak cevabı oyun oynamaktır.
Bu anlamda günümüzde pek çok ülkede çocukların öğrenme deneyimlerini artırmak amacıyla okul dışı mekânlar olarak çocuk müzeleri, bilim merkezleri, doğa merkezleri ve keşif odaları gibi çeşitli mekânlar oluşturulmuştur.
Çocukları temel alarak kurulan bu mekânlara en güzel örneklerden biri “çocuk müzeleri”dir.
Onların hayal gücünü, yaratıcılığını, düşünme becerisini geliştirir ve soyut bir kavram olan geçmiş ve bugün arasında bağ kurmalarına yardımcı olur .
Bu müzeler “dokunma” ve “sessiz ol” sözcüklerinin yerine tam tersi “dokun”, “keşfet” anlamı taşıyan sloganlar üretmişlerdir.
Çocuk müzelerindeki genel anlayış, birlikte yapmak, dokunmak ve etkinlik üreterek öğrenmeye dayalıdır.
Çocuklar için tasarlanmış olan bu müzelerde çocukların oyunlar ve keşifler yoluyla öğrenmeleri desteklenmektedir.
Esasen, 2-11 yaş aralığındaki çocuklar için oluşturulmuş olan bu müzeler, çocukları kendi ilgileri doğrultusunda istediklerini yapmalarına teşvik eden ve onlara öğrenmeleri için seçimler sunan oyun alanları ile doludur.
Çocuk müzeleri, çocuk dostu mekânlar olup, çocuklar için çekici hale getirilerek çocukları araştırma yapmaya ve keşfetmeye teşvik edicidir.
İçerisinde çocuklar için tehdit unsuru barındırmazlar (Association of Children’s Museums )[ACM].
Çocuk müzelerinin kurulmasında yapılandırmacı yaklaşım esas alındığından çocuk müzelerinde bilgiyi çocuklar kendileri oluştururlar.
Çocuk müzeleri, çocuk ve bebek oyun odaları, bilgi merkezi, kütüphane, ana babalar için danışma merkezi, eğitim atölyeleri ve diğer ihtiyaçlar için tasarlanan müze bölümleriyle, klasik bir müze olmaktan çok, nefes alan değerli bir sosyal ortam olma özelliğine sahiptir .
Çocuk müzeleri çoğunlukla tek başına ayrı bir bina olarak inşa edilebileceği gibi bazen de bir müzenin bir kanadı veya ek binası şeklinde de inşa edilebilmektedir.
Ayrıca otobüsler ve karavanlardan oluşan gezici çocuk müzeleri de bulunmaktadır.
Çocuklar bu müzelerde genellikle hem kalıcı hem de geçici sergilerle karşılaşabilmektedirler.
Bu müze ve merkezler; Eğitim Müzeleri, Bilim Merkezleri, Planetaryumlar, Gözlemevleri, Çocuk Sanatları Müzeleri, Okul Müzeleri ve Keşif Merkezleri olarak adlandırılmaktadır.
Türkiye’de pek çok ülkede iyi örnekleri bulunan çocuk müzesi anlamında henüz bir çocuk müzesi bulunmamaktadır.
Çocuk Müzeleri Birliğine (ACM) göre dünyada toplam 22 ülkede 341 çocuk müzesi vardır.
Her geçen gün de çocuk müzelerinin sayısı önüne geçilmez bir hızla artmaktadır.
Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve İngiltere’de bulunan çocuk müzeleri ve keşif merkezlerini örnek alarak Çin, Rusya, Japonya, Birleşik Arap Emirlikleri, Kanada, Meksika, Hindistan ve İsrail gibi pek çok ülkede çocuk müzeleri açılmaya başlamıştır.
Ülkemizde de benzer içerikte Çocukların oynayarak öğrendiği Çocuk Müzelerinin olması ve yaygınlaşması dileğiyle,
Kimbilir sesimizi duyan olur.
Şahane bir haftaya başlamak üzere.
Dilek.